Fantastik Kurgu


Fantastik Kurgu Nedir?
Hiç 2+2’nin bazen 4, bazende 5 yaptığı bir evrenin nasıl işleyeceğini düşündünüz mü?
Teknolojinin farklı işlediği, tarihin farklı ilerlediği, fizik kuralları bu evrene benzemeyen evrenler?
Sadece “Noro lim!”* diyerek internetinizi 3mb’ten 100mb’e çıkardığınız ya da fizik kurallarından dolayı elektrik olmadığı için hiçbir zaman bir bilgisayar yada internet üretilemeyecek bir evren?
İşte tüm bu paralel evren modelleri “Fantastik Kurgu”nun ürünleridir. İnsanlar gerçeklikten uzaklaşıp var olmayanı var edebilmek; kimi zaman korkularını yansıtabilmek; bazende  sadece eğlenebilmek için bu tür kendi kuralları olan farklı işleyen dünyalar hayal etmişlerdir. Bu kuralların benzerlik gösterdiği birçok alt küme var. Filmler, romanlar, oyunlar, kıyafetler, sanatsal üretimler ve hatta yapay diller ile bu alt kümeler yepyeni kültürlere dönüşmüş durumda.
Her bir alt kültürün kendini meydana getirmesine neden olan ekonomik ve sosyal derin sebepler ve olaylar zinciri bulunuyor. Hatta bunlar zaman zaman psikoloji tezlerine bile konu olabiliyor. O kadar derinlere girmeyeceğim. Ben bu başlıkta bu kültürlerin içinden sevdiklerimi kısaca tanımlayıp bu konu üzerine yoğunlaşmış web adreslerini sizinle paylaşacağım.

Fantastik Büyülü Kurgu: Tam olarak nasıl adlandıracağımı bilemedim. Doğrudan Fantastik Kurgu olarak anılıyor. Ancak ben Fantastik Kurgunun bir alt kümesi olarak görüyorum. Fantezi, hayal edilendir. Fantastik Büyülü Kurgular ise tek sınırı hayal gücü olan bir evrenin içinde büyü bulunan evrenleri temsil eder. En ünlü yazarı J.R.R. Tolkien’dır. Elfçe diye yapay bir dil bile üretmiştir. Bu evrenler “Role Playing”lerin vazgeçilmezidir. LOTR, WOW, gibi evrenlerin yapısından haz alanlar şu kelimeleri Google’lasınlar: FRP, Dungeons & Dragons, J.R.R. Tolkien, Ejderha Mızrağı Destanı, Robert Jordan; http://www.frpworld.com/ X http://frpnet.net/ X http://frpevreni.tr.gg/Ana-Sayfa.htm X http://www.fantastikedebiyat.com/  …



Steampunk: Sanırım bir Ekonomi Bölümü mezunu olmam hasebiyle benim en sevdiğim kurgudur. Bu yüzden en torpilli anlatacağım evren… Düşünün ki sanayi devrimi başlamış… Buharlı makineler her yerde… Mısır ve Sümer’den bu yana ekonomik ilişkiler ilk defa köklü bir değişime bu denli uğruyor. Toprak ve köylü sınıfının yerini Makineler ve işçiler almış. Fransız ihtilali, Darwin, Film kameraları… Adeta bir keşifler çağı yaşanıyor ve derken James Clerk Maxwell 1864 yılında “A Dynamical Theory of the Electromagnetic Field”ı ya..yın..lı… hayır yayınlayamıyor! İşte Steampunk evreni bu noktadan sonra ortaya çıkıyor. Bu evrende herhangi bir sebepten ötürü Elektrik/Manyetizma kuralları farklı işlemekte. Küçük voltajlarda akım oluşmamakta büyük voltajlarda ise aktarım yapılamamaktadır. Bu yüzden transistörler geliştirilememekte mikroçip, bilgisayar gibi elektronik aletler asla icat edilememektedir. Her türlü hareket ve bilgi işleme “Buharlı motorlarla” yapılabilmektedir. Zaten kurgu ismini bundan alıyor: steampunk “Buhar çılgınlığı”, ne harika değil mi :) Peki gelişim ve teknoloji duracak mı? Elbetteki durmayacak Julles Vern’in, Georges Melies’in hayal ettiği gibi bir gelecek oluşacak. Zeplinler, denizaltılar, uçaklar hatta robotlar… ama tek şartla çalışma prensipleri buhar kazanlı ve mekanik olmalı. Buji ve piller olmadığı için içten yanmalı motorlarda olmayacak ama kim bilir beklide Henry Ford buharlı arabaları için band sistemini yinede icat edecek... Mekanik, kimya ve optik hızla ilerleyecek… Unutmadan İngiltere’nin Kraliçe Victoria’sını es geçersek “Steampunk”tan bahsetmemiş sayılırız. Çünkü stempunk kültürü Viktorya Dönemi (Victorian Era) ile özdeştir. Kıyafet, ahlak anlayışı ve politik sistemler genellikle Viktorya Döneminden izler taşır. Hatta bu linkte (http://www.acikbilim.com/2012/10/dosyalar/analog-bir-dunya-steampunk.html ) steampunk’ı Viktorya’nın Westminster Projesinin gerçekleşmiş alternatif tarihi olarak yorumlamışlar. (Bu arada bu projeyle ilgili kaynak bilgi bulan olursa ve yorumlardan paylaşırsa çok sevinirim)
Bu konuda Türkçe kaynak biraz kıt. Ekşi sözlüğün 10 sayfalık steampunk başlığına (https://eksisozluk.com/steampunk--823649?p=1 ) bakmak bu konuda film ve kitap önerisi almanız için şimdilik yeterli olacaktır. Kitap olarak Warcraft, Film olarak Hugo, Wild Wild West, oyun olarak da Machinarium şimdilik aklıma gelen ilk örnekler. Cosplay ve değişik ürünler içinde burası (http://www.clockworkcouture.com/ ).
Bu konuda sürekli yazmayı planlıyorum, hatta söz vermek gibi olmasın ama haftaya kendi steampunk evrenimi yaratmaya bazı karakterler ve öyküler hazırlamaya çalışacağım. Yine bu konuda güzel minyatür modeller, heykeller, fikirler arşivledim hepsini zamanla paylaşacağım… şimdilik Oxford Müzesinin Steampunk sergisine bakıp iç geçirelim :)
http://www.youtube.com/watch?v=5i9ZX10iM64

Dieselpunk: Steampunk’ı içine almakla beraber ikinci paylaşım savaşı teknolojisinin (1900-1940 ) devam ettiği bir alternatif evren modelidir. İçten yanmalı motorlar bulunmuş ve geliştirilmiştir. Tahmin edeceğiniz gibi her türlü alete konulmuştur. Aslında dieselpunk Adolf Hitlerin “En büyük en iyidir!” mottosuyla bilim adamlarına tasarlattığı “Çılgın Projelerden” fazlasıyla etkilenmiştir. Dev tanklar, dizel motorlu simsiyah dumanlar saçan insan yönetimindeki robotlar, uçaklar, çok hızlı motorsikletler ve limuzinvari otomobiller, büyük sanayi kentleri ve karanlık sokakları… en tipik özellikleridir. Dieselpunk-Steampunk karşılaştırması ise:
-Steampunktan farklı olarak bu evren sürekli savaş havasında ve karanlıktır.
-Steampunk teknolojiyi genel olarak överken Dieselpunk 2. Paylaşım Savaşının dehşetini ve suçunu makinelere atar.
-Steampunkta neşeli cıvıl cıvıl bir evren yaratabilirsiniz buna müsaittir. Dieselpunk ise distopik ve melankoliktir.


Atomicpunk: Soğuk Savaş döneminde SSCB’ye karşı propaganda aracı olarak kullanılan Nükleer Kıyamet ve toplumsal paronaya bu türü ortaya çıkmasına neden olmuştur. Nükleer felaketi tema edinen Fallout, Madmax, Stalker, Metro 2033, The Day After, The Postman, Day The World Ended… gibi filmler ile keyfini çıkatabilirsiniz.

Cyberpunk: İnsanlığın bir alt kültürü haline gelen, gerçeğe en yakın kurgu türüdür. Analizi uzun uzun yapılmalı ve dersler çıkarılmalıdır. Şimdilik kısaca anlatacak olsam da Türkçe yazılmış esaslı bir makaleyi hak ediyor. Kimi iktisat tarihçileri sanayi devrimini 4’e ayırıyorlar. İlki buharlı makinelerin icadı, ikincisi üretim bandının icadı, üçüncüsü transistörlerin-bilgisayarın icadı.(Dördüncüsü henüz gerçekleşmemiş 3d yazıcı sistemlerinin yaygınlaşması olacak) İşte mikroişlemcilerin üretim sistemine ve günlük yaşantıya girişi bazı sonuçlar yaratmıştır: Çok büyük ölçekli ve karmaşık üretim ekonomilerinin oluşumu, teknolojinin iyice insan hayatının içine bir anda girmesi, teknolojiye duyulan gözü kapalı güven, şirketlerin globalleşerek hükümetlerden daha güçlü hale gelmesi, kariyer peşinde koşarken insani değerleri kaybetmek, ekranlar vasıtasıyla kitlelerin kuklalaştırılması, artan iletişim ve yeni bilimsel veriler ile insanın dünyada kendini küçülmüş hissetmesi, Kentleşmenin önü alınamaz büyümesi, kitlelerin kentlerde kendi içine çekilerek kalabalık içinde yalnızlaşması, Japonya’nın çıkardığı global teknoloji şirketleri ve ikinci paylaşım savaşından kalan Japonya intikam alır mı paronayası, tüm bu değişimin içinde sistemden kopmaya çalışan punk gibi karşı kültürler ve felsefi akımlar, bilgisayar korsanları, özgür yazılım, bilgi eşittir güç anlayışı… İşte bunları tahlil eden ve korkmamız, önlem almamız, gerektiğine inanan William Gibson 1984 yılında “Neuromancer”ı yazarak cyberpunk (siberpuk) sözcüğünü literatürümüze ekler. 


Yapay zeka, sanal gerçeklik, arttırılmış gerçeklik, yalnızlık, androidler, cyborglar, uyuşturucu, teknolojik anarşizm, dünyaya mecbur olduğumuz dürtüsü, bununla gelen çaresizlik, şirketler savaşı, yalnızlık, kaos, kuklalaşma, yarı robot-yarı gdo’lu-yarı sanal aseksüel hibrit insanlar, paranın önemsizliği, transhümanizm, karaborsa, değişen yok olan vicdani ve ahlaki değerler… bu türün içinde geçer (Cyberpunka konu olan bu kavramlar iyice araştırıldıktan sonra ayrı ayrı uzun uzun konuşulup tartışılması gerekiyor, çünkü cyberpunk ilk ortaya çıktmaya başladığı zamanlarda soyut-hayalperestçe görünen bu konular artık banal; artık çok yakın…).

İnsanlık olarak sinsice geldiğimiz ve birde övündüğümüz “Çok teknoloji az yaşam kalitesi”nin (high tech low life) sonuçları ve gidebileceği noktayı gözümüze her seferinde batırır. Sonuç olarak Cyberpunk(siberpunk) Müziği, felsefesi, filmleri,  kitapları, rol yapma-video oyunlarıyla, giyim tarzıyla, kendine has sanat yapıtlarıyla ve kendi içinden çıkardığı bir çok alt kültür ile Bilim-kurgunun içinden sıyrılarak başlı başına kültürleşmiş bir distopik paralel evren kurgusudur…
Cyberpunk2020 isimli bir rol yapma oyunu buluyor, filmler, kitaplar ve video oyunları için bu likteki listeye bakabilirsiniz.  http://frpnet.net/makaleler/cyberpunk-nedir-ne-degildir
Yazıyı tamamladıktan sora aranan kanı buldum. http://cyberpunk0101.blogspot.com.tr/p/makale.html türü sevenlerin mutlaka okuması gereken, şimdiden bir haftalık okuma listemi sıfırlamama sebep olmuş çok güzel bir blog.

Biopunk: Cyberpunkun içinden çıkıp transhümanizm ile kavramsal olarak birleşmiş bir alt kültür hatta günümüzde bir akımdır. Cyberpunk ile birbirlerine sıkıca bağlıdır. Bu tür bir evren yapay olarak değiştirilebilir biyolojinin olduğu bir evrendir. Neredeyse her canlı modifiye edilmiş yada edilebilir durumdadır. Ekstra uzuvlar, manyetizmayı hisseden organlar, kızıl ötesini görebilen gözler, çok sıcağa ya da soğuğa dayanıklı kurşun geçirmez deriler, biohackerlar, süper askerler, yüzlerce kiloluk beyinlere sahip bilim adamları gibi örnekler barındırır. 

Bu tür kurgular:
İnsan olmak nedir? Doğaya nereye kadar hükmedebiliriz? Bunun sonuçları ne olur? İnsan fiziksel olarak değiştiğinde hala insan mıdır? Kendi vücudumuzda ya da doğada değişim yapma hakkına sahip miyiz? İnsan evriminin bir sonraki halkası ne? Doğal ve yapay biyolojiler arasında ki fark ne? Üst insan gerçekten var mı? Varsa ulaşabilir miyiz?...

Gibi derin, bugünü ve yakın geleceğimizi çok yakından ilgilendiren bu soruları yaşayarak göstererek ve genellikle ortak bir fikre varamadan sorgular. Günümüzde Transhümanizm yani insan değişimciliği taraftarları tek bir ortak paydada buluşmuş durumdadır. Biopunk dünyasını yaratabilmek için “Kendin yap”(Do it Yourself) sloganını kullanarak birçok gayret veriyorlar. Buradan “Biyopunk Manifesto”yu okuyabilirsiniz: http://aysunacarhazer.blogspot.com.tr/2013/11/bir-biyopunk-manifestosu.html
Ancak bunları burada irdelemeyeceğim. İlgimi fazlasıyla celb eden Transhümanizm başka bir yazımın konusu olsun…
Böylece ilk yazımı da bitirmiş oldum. Hatalar yanlışlar insanlığa dair kavramlardır. Eğer şikayetiniz, eleştiriniz, gözünüze çarpan paylaşmak istediğiniz beğendiğiniz yada beğenmediğiniz herhangi bir şey olursa lütfen paylaşın. İletişim için “emorcraft@hotmail.com”
Başka bir yazıda görüşene kadar bol bol hayal edin!

0 yorum: